rutin, döngü

Son yazmamın üzerinden neredeyse seneler geçmiş gibi hissediyorum. Aklımı kafamı boşaltamadım boşaltamayacağım da sanırım. Hani zaten ölene kadar boşalmaz kimsenin aklı fikri tamamaen ama bir dengeye yaklaşmak umudundayım. Neyse bu iş bu sene olmaz herhalde :)

Ne dinliyorum: Pink MArtini, Cake, bilimum sakin şeyler.
Ne oynuyorum: Phantasy Star Portable
Ne okuyorum: Vakıf Serisi (5. Cilt)
Ne yapıyorum: iş :( sadece iş :(

Yeni imaj

Hanidir düşünüyordum bir kişisel bir sayfa yapsam da ben diyince link atabileceğim bir yer olsa, beni yormasa diye. Sonra aklıma geldi zaten bir blog'um var neden onun içine hakkımda diye link atıp da yapmıyorum bu istediğimi diye.

Windows Live Writer incelemesi

Bu blog girişini windows live writer’ı kullanarak ve hatta onu test etmek amacı ile hazırlıyorum. Harita özelliği ilginç olsa da google maps gibi değil acaba blogger dan yazarken direkt google maps linki/resmi kullanabiliyor muyuz ?

Shanghai - China :(

Tabiiki de bilgisayara kurulan bir program olmanın avantajlarını da kullanıyor, writer. Misal çok bol font seçeneği ve her ne kadar Türkçe desteği olmasa da yazım kontrolu. Bu zaten olmalı özellikler dışında plug-in mantığı ile çalışan windows live kütüphanesinden indirilebilir özelliklerle de tam ihtiyaca uygun bir blog editör elde etmek mümkün.

Aslında Live Writer’ı biraz tesadüfen, Gözde halihazırda Çin’de olduğundan ve görüntülü de konuşmak istediğimizden, geçici olarak Live Messenger kurarken keşfettim. Hem Messenger hem de Writer hoş programlar olmuş, writer’ın biraz daha olgunlaşması gerekiyor diye düşünüyorum. Messenger’a gelince webcam desteği hariç halen miranda’nın eline su dökemez. Miranda, Firefox, Songbird ya da foobar2000 gibi yazılımların en önemli noktası plug-in’leri yani programların tekdüze sadece yazıldığı gibi çalışmamaları. Bu özelleştirme zenginliğinden kastım kesinlikle görünüş değil kuşkusuz. Bu programlar için yazılan eklentilerin çoğu onları makyajlamaktansa fonksiyonelliklerini arttırıyor, kendi setlerini oluşturan kullanıcılara özgü, kendi yaptıkları ayarlarla beraber onların topladığı bir paket gibi oluyorlar.

- Abi hastayım senin miranda’na

- Olm sen de onu kullanıyorsun.

- Evet ama senin gibi ayarlayamadım şu eklentileri seninkinin veritabanını sıfırlayıp göndersene bir inceleyeyim.

gibi.

Dediğim gibi Gözde çinde, ben de ne yapayım O’nun yokluğunda (işten de başımı kaldırabildiğimde) kendimi avutuyorum.

digital zamane çocukları

Hiç unutmam, daha lisede idim bir sabah servisi beklerken duvarda daha önceki akşam yazılmış bir yazı farketmiştim "Sinernetik Haylazlar ..." noktaların yerinde bu haylazların isimleri vardı bir süre gülüp şoku atlattıktan sonra bu söz hep beni düşündürmüştür. Zamane çocuklarının haylazlıkları, özendikleri, hayaller hep sibernetik aslında deyim biraz yanlış (daha çarpıcı ve marjinal olduğundan seçildiği belli) doğrusu sanal olmalıydı bence. çocukluğunda sanal şeylerin peşinde koşan çocuklar büyüdüklerinde nelerin peşinde koşacaklar ki? bilgisayar oyunlarına ya da chat ortamına takılıp kalan yetişkinler gibi olmalarını yada asosyal bireyleri kastetmiyorum. İnsan denilen varlık 60-80 yıllık yaşantısında esas olarak arkasında iz bırakmak bir eser yaratmak arzusundadır. büyük sanatçılar bilim adamlarını kenara bıraksak bile normal insanların çocuk yapması değil ama yetiştirmesi bile bu sebeptendir. Sanal büyüyen gençlik büyüdüğünde "sex and city" "metroseksüel" gibi kavramlarla iyiden iyiye boş kavramlarla kafası doldurularak hayata yollanıyor. Neticede de insanlığın içi boşaltılmış oluyor.

Olayı komplo teorisine çevirmeden, mevzuyu da daha fazla dağıtmadan bir karikatür ile bu konuyu notalamasak da virgül atalım :)

Haftasonu

Haftasonu ne yaptım ne ettim diye düzenli yazmamamdan da farkedilmiştir. Haftasonları çok da özel şeyler yapmıyorum. Ancak hani bazen facebookta kişisel durum olarak gördüğünüz "domat biber peşinde" ya da "hasatta" dememin de sebebi var :) Esasında kastettiğim de bu :

Kabul ediyorum çok net anlaşılmıyor. Açıklayayım, babamların çeşmealtındaki yazlıkta (daha da spesifik olmak gerekirse bahçede) yetiştirdikleri ürünleri topluyorum. Onlar orada bu işe kısaca hasat diyorlar. Ufacık tefecik bahçeden ne kadar ürün çıkabilir ki hasat diyorlar amma da abartıyorlar dedim başta ama sonra;

Babamla uzun uzun tartışmalar sonunda sadece domatın bile 10 kg. olduğu konusunda uzlaştık :) baktım gizli gizli fotograflarımızı çekmiş, dedim ki bari ben de bir iki makro çekeyim de blog yazıma koyayım. iyi seyirler.




Haftasonu

Haftasonu ne yaptım ne ettim diye düzenli yamamamdan da farkedilmiştir. Haftasonları çok da özel şeyler yapmıyorum. Ancak hani bazen facebookta kişisel durum olarak gördüğünüz "domat biber peşinde" ya da "hasatta" dememin de sebebi var :) Esasında kastettiğim de bu :
Kabul ediyorum çok net anlaşılmıyor. Açıklamalı, babamların çeşmealtındaki yazlıkta (daha da spesifik olmak gerekirse bahçede) yetiştirdikleri ürünleri topluyorum. Onlar orada bu işe kısaca hasat diyorlar. Ufacık tefecik bahçeden ne kadar ürün çıkabilir ki hasat diyorlar amma da abartıyorlar dedim başta ama sonra;



Babamla uzun uzun tartışmalar sonunda sadece domatın bile 10 kg. olduğu konusunda uzlaştık :) baktım gizli gizli fotograflarımızı çekmiş, dedim ki bari ben de bir iki makro çekeyim de blog yazıma koyayım. iyi seyirler.


Günübirlik

"Yeniden doğup gelsem, çocuk kalır büyümezdim"


büyüyen bünyeme, büyümeyen kafama sıçayım.

"Brave Story - New Traveller"

Bitti. Essahtan bitti. :) Finali de güzeldi. Yani esas kızın bir kurbağa tarafından yarı yutulmuş halde iken ki halini son boss diye eklemeleri oldukça değişik olmuş. Bir de oyunun son chapter'ı sadece combat olmuş. Ama neyse neticede çok keyif aldım.

When I hear you . . .

When I see you, I can breath easily.

When I hear you, I can think clearly.

"Brave Story - New Traveller"

Baldur's Gate' den beri oynadığın en güzel RPG. Artık PlayStation oyunlarının hepisi mi böyledir yoksam "Japan Studios" isimli güzide kurumun el attığı oyunlar mı güzeldir sadece emin olamadım ama bu oyun pek bir güzel pek de şahane.

Oyun lineer olsa da, seçimler fazla bir şeyi etkilemese de, hatta karakterleri özelleştirip class race gibi seçenekleri komple ortadan kaldırıp RPG öğeli Adventure oyunu gibi olsa da; gayet bağımlılık yaratıcı, pek sürükleyici hatta inanılmaz keyifli olduğundan aylar vardır oynuyorum. Ama dersen ki hiç mi şikayetin yok var elbet o da var: Oyun bitmiyor anacığım. Hanidir uğraşıyorum (Tamam ilk oynayışımda level sorunum oldu diye bu kez oldukça level kastım, beni biraz oyaladı bu ama) daha anca onuncu chapterdayım, bitmedi gitti şerefsiz. neyse elbet biter zira azmettim.

Netice de tavsiye ederim.

Tatil dönüşü

Tatilden dönder dönmez neden işler birden çok gelir insana, tatildeyken yığıldığından mı? yoksa insan yatmaya alıştı diye mi?

Neyse ayakkabılarımı bağlamadım bugün, sanki hala tatilde sandaletlerle geziyorum gibi hayal ediyorum.

Tatil

Tatil gelir hoş gelir,


Her tatile çıkmazdan evvel hayalim hep aynı yatsam uyusam uyusam uyusam. bu sefer de aynı. Acaba psikolojik mi yoksa çok yorulunca tatile çıkmanın getirdiği normal bir sonuç mu ki bu ? Neyse ne, ben mümkünse haftaya bu saatlerde tatilde daha spesifik olmak da gerekirse kelebekler vadisi yollarında olacağımdır. ;)

Temalandım :)

blog'lar için bayağı bir tema template seçeneği varmış esasen, bugün az bir bakma şansım oldu hemen yapıştırdım bir tane. Yakında widget midget işlerine de girerim ;) bir işe yaramasını beklemediğim blog'um daha güzel görünür ama hala bi işe yaramaz.

Alıp başını gitme

Sen de alıp başını gitme ne olur
ne olur tut ellerimi.

Bir haftadan fazla zamandır, her sabah dilime dolanıyor bu şarkı. Hayrolsun :) bari indirip de bi dinliyim, hatta öneriyim.

When I see you . . .


When I see you, I can breath easily.

Züper kahraman


Bende bu şans talih varken, süper güçlerim olsa bir gün kesin saçma sapan bir şey olur. En hızlı ayakkabı bağlayan adam ya da serçe parmağı ile muz kabuğu soyabilen biri olurdum herhalde. Böyle bir züperkahraman olmak da kendimin özeti olurdu işte. Varsan baksan birşeyler var ama işe yaramaz. ya yarım yamalak bir özellik ya da ipe sapa gelmez. Doğuştan mı böyleyim acaba ??

Halbuki "Peter Parker" ile de pek çok ortak yönümüz var. İkimizde fizikçi ikimizde fotoğrafçıyız ama beni bırak radyoaktif örümceği, normal sivrisinek bile ısırmıyor. Tabii bunun bazı kültürlerde "süpergüç" sayıldığının farkındayım, nankörlük yapmıyorum ancak bu güç'ün pratikte bana bir faydası da yok.

neyse bunu burada bırakmak lazım.